Yaygın olarak kullanılan Instagram, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya uygulamalarını kullanmak, maske takmama ve fiziksel mesafeye uymamayı etkiliyor olabilir mi?
Covid - 19 nedeni ile vaka ve ölü sayılarının arttığı bu günlerde insanların kalabalıklar içerisinde maske takmadığı ve fiziki mesafeye uymadığı sıkça dile getirilmektedir. Üstelik kalabalık içerisinde yapılan röportajlarda da maske takmayan ve mesafeye dikkat etmeyen kişiler diğer kişileri bu tedbirleri almamakla suçlamaktadır.
Koronavirüs nedeni ile ölüm sayılarının artmasına ve her gün yazılı ve görsel medyada uyarılar yapılmasına karşın insanların tedbirleri uygulama noktasında isteksiz davranmasının nedenleri üzerinde durmak gereklidir. Ya insanların medyada gördükleri virüsün tehlikesini algılama konusunda yeterli olmuyor ya da insanlar farkında olmadan başka bir şey görüyor ve uyguluyor.
İnsanlar belirsizliğin fazla olduğu ve ne yapması gerektiğini bilmediği durumlarda farkında olmadan bazı yöntemler kullanırlar. Bu yöntemlerden en önemlisi "Bilgilendirici Sosyal Etki" dir. Bu yöntemde kişiler başkalarının davranışlarını bilgi kaynağı olarak kullanır ve o davranışları kendilerinin davranışlarını belirlemede yöntem olarak kullanırlar. Etrafında bulunan ya da bir şekilde temas halinde olduğu kişilerin davranışları model alınarak benzer davranış kalıpları geliştirilir.
Şimdi kritik bir soruyla devam edelim.
Yaygın olarak kullanılan Instagram, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya uygulamalarını kullanmak, maske takmama ve fiziksel mesafeye uymamayı etkiliyor olabilir mi?
Salgının ilk dönemlerinde "ünlüler" ve "toplumun ileri gelenleri" medya aracılığı ile "Hayat eve sığar!" kampanyasında rol aldılar. O dönemde görsel olarak da insanlar, bu kişiler de dahil olmak üzere toplumun önemli bir kesiminin kurallara uyduğunu televizyonlarda ve sosyal medyada gördüler. Virüsün etkilerinin bilinmediği ve ne yapacaklarını bilemeyen insanlarda tıpkı onların yaptığı gibi maske takmaya, fiziksel mesafe kurallarına uymaya ve evlerinden çıkmamaya başladılar. O dönemde sosyal medya aracılığı ile "bu yıl tatil yapılmamalı ve tatile gidenlerin aklından şüphe edilmeli" açıklamaları yapan "ünlüler" bile oldu.
Haziran ayı geldiğinde adına "Yeni Normal" denen bir süreçle birlikte kalabalıklar sokakları, caddeleri, meydanları, AVM'leri ve plajları doldurmaya başladılar. Başlangıçta biraz çekingen davranan "ünlüler" zamanla gittikleri eğlence mekânlarından, yemeklerden ve plajlardan fotoğraflar paylaşmaya başladılar. Bazıları söylem ve eylemleri konusunda sosyal medyada eleştiri konusu olunca kurallara dikkat ederek kalabalıklara girdiklerini ve tatillerini yaptıklarını ifade ettiler.
Sadece "ünlüler" mi kuralları ihlal etti?
Bilinmezliklerin fazla olduğu ve bireylerin ne yapacağını bilemediği durumlarda modellediği bazı kişiler ve meslek grupları vardır. Bu grupların başında öğretmenler, doktorlar ve toplumun sevdiği siyasetçiler gelir.
Birçok öğrenci velisi öğretmenleri, birçok hasta doktorları ve birçok seçmen de oy verdiği siyasetçiyi sosyal medyada takip etmektedir. Haziran ayından sonra toplum bu kişilerin özellikle Instagram ve Facebook aracılığı ile maskesiz ve mesafesiz fotoğraflarını gördü. Üstelik içlerinde bilim kurulu üyeleri de vardı. Birçok öğretmen, doktor, akademisyen, sanatçı, yazar ve aydının her gün sosyal medyada fotoğrafları görülüyordu. Bu gruplar her türlü riski göze alarak onlarca kişi ile gittikleri tatil, piknik, düğün ve yemek fotoğraflarını yayınlamakta bir sakınca görmüyorlardı. Belki de moda tabirle bir fazla beğeni onları mutlu ediyordu.
Konuya bu dönemde bireysel özgürlükler açısından yaklaşanlar olabilir. Kişiler riski göze alarak her türlü davranışta bulunabilir denebilir. Ancak bu dönemde bireysel özgürlük anlamında atacağımız adımlar karşı tarafa zarar veriyor ve başkalarının hayatını riske atıyorsa bu özgürlükler sınırlanmalıdır.
Toplumun yönünü belirlemede kullandığı kişiler, meslek grupları, aydınlar, sanatçılar ve bilim insanları davranışları nedeni ile bu dönemde sorumludurlar. Söylemleri ile eylemleri örtüşmek durumundadır. Onları sosyal medyada maskesiz gören takipçileri de benzer görüntüleri vermektedirler. Onların davranışları insanların bilinçaltlarına "Risk olsaydı doktorum, öğretmenim böyle davranmazdı. Demek ki risk yok." düşüncesini yerleştirmektedir.
Toplumun eğitimli kesimlerinin toplumu aydınlatma ve yön gösterme gibi bir sorumluluğu olmalıdır. Toplumun dikkatle izlediği kişilerin bu süreçte Instagram, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya uygulamalarından paylaşacağı fotoğraflar maskeli olmalı ve fiziksel mesafeye dikkat edilerek çekilmiş olmalıdır. Şimdilerde paylaşılan fotoğraflar nedeni ile bu gruplar ölümler karşısında aldıkları beğeniler kadar mahcup olacaklardır.
Tek tek bireyler olarak da, toplu halde iken maskesiz mesafesiz çekilen fotoğrafları beğenmeyerek ya da fotoğrafların altına maske mesafe uyarısı yaparak tepkimizi ortaya koyalım. Sosyal medyanın kurallara uyma ya da uymama konusundaki etkisini hafife almayalım derim.
Prof.Dr. Fuat Torun
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Ruh Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi